loader image

Büyük Menderes Deltası

  /  Büyük Menderes Deltası

Büyük Menderes Deltası

Orman, Deniz ve Göl ile Saklambaç

Eski Rum Köyleri, Renkli Ege Pazarları, Çam Kokulu Issız Koylar, Balıkçı Barınakları Ve Sayısız Sürpriz Eşliğinde Unutulmaz Bir Yolculuk…

Dilek Yarımadası Büyük Menderes Deltası Milli Parkı

Dilek Yarımadası Büyük Menderes Deltası Milli Parkı; dünyada bir örneği daha olmayan, bir yandan Akdeniz’den Kafkasya’ya kadar kıyılarda yayılım gösteren neredeyse tüm bitkilerin doğal olarak bir arada görüldüğü botanik bahçesi, yırtıcı kuşları ve vahşi hayvanlarıyla bir doğal kara alanı ve onu çevreleyen sualtı zenginlikleri, diğer yandan da yüzlerce kuş türünü barındıran, zengin balık çeşitleriyle bir delta ve bütün bunları çevreleyen tarihi ve kültürel zenginliklere sahip bir doğa harikasıdır.

Yarım adanın Kuzey Rotası Milli Parkın Güzelçamlı güzergahı, güney rotası ise Söke güzergahı Büyük Menderes Deltasıdır.

Sürprizli Coğrafya

Dilek Yarımadası’nda sağ yanınıza Ege Denizi’ni alıp, çam ormanlarının arasında kıvrılarak, millî parkın derinliklerine ilerleyebilirsiniz. Yol Boyunca ağaçlara tırmanan sevimli sincaplar, karşıya geçmeye çalışan kaplumbağalar, domuz sürüleri hatta şanlıysanız alageyiklerle bile karşılaşabilirsiniz. İlk beş kilometrede yer alan İçmeler ve Aydınlık koylarında deniz pırıl pırıl.

 

Biraz ileride Olukdere Kanyonu’nu işaret eden tabela, yarımadanın gözde yürüyüş parkurlarından birini işaret ediyor. En popüler yürüyüş rotalarından biri olan bu kanyon, çam ağaçlarının âdeta bir tünel oluşturduğu dar bir patikadan başlayarak küçük dereler eşliğinde yaklaşık üç kilometre boyunca uzanıyor.

 

Rotanın devamında çınar ağaçlarının gölgesindeki Kavaklıburun sahili, 1997 yılında Akdeniz’e özgü bir tür olan Uzun Balina’nın karaya vurduğu yer olarak anılıyor. Daha ilerideki Karasu koyu ise çakıl taşlı uzun sahiliyle ilgi çekiyor. Dilek yarımadasının kuzey yamacında 690 m yükseklikte ovaya ve körfeze hakim manzarasıyla size bekleyen tarihi bir yapıt ise Kurşunlu Manastırı.

 

Dünyada bir örneği daha olmayan bu doğa harikası yarımada Avrupa Yaban Hayatı ve Doğal Yaşam Alanlarının Korunması sözleşmesi gibi pek çok uluslararası sözleşme ile koruma altında.

Huzur Ve Romantizm; Güllübahçe Ve Eski Doğanbey

Güllübahçe’ye asıl cazibesini kazandıran yamaçlarında sakladığı eski Rum köyü olan Gelebeç. Nar, zeytin, incir ve mandalina ağaçlarıyla kaplı dar bir vadinin yamacına yaslanan köy, yaz aylarında yüzyıllardır olduğu gibi gül kokularıyla sarmalanıyor. Ormanlarla kaplı vadiye bakan yeşil tepeler ise Toskana köylerinin romantizmini hissettiriyor.

 

Begonvillerin süslediği taş duvarlarla çevrelenen köy meydanındaki çift nefli Aziz Nikolaos Kilisesi’nin tavan ve sütun süslemeleri hâlâ belirgin. Güllübahçe Turunçlar mevkiinde, Priene Antik Kenti giriş noktasına çok yakın bir yerde konumlandırılan Yöresel Pazarda Güllübahçe bez bebekleri, el emeği-göz nuru el işleri ve yöresel tatlar konuklarını beklemekte.

 

Yol üzerinde Atburgazı ile Tuzburgazı civarında harika bir deniz meltemi köylerinin tepelerinden kekik ve adaçayı kokularını getirebilir.

Bahar aylarında rengarenk çiçekler ve sarı mimozalarla kaplı yolun sizi götürdüğü yere doğru giderken, dağın Karine Lagünü’ne bakan güney yamacına kurulmuş Eski Doğanbey köyü size uzaktan göz kırpacak. Eski adı “Domatia” olan bu köyde sakinliği ve sessizliğiyle zaman sanki durmuş.

Eski Doğanbey Köyü, Rum ve Türk Mimarisinin en güzel örneklerini sergileyen bir açık hava müzesi gibid. İçerisinde orijinal tarihi yapılar ile Şapel ve Kilise bulunmakta.

Arnavut kaldırımı sokakları, avlulu taş evleri, çınar ağaçlarının gölgesindeki küçük meydanları, kilisesi ve zeytinyağı imalathaneleriyle zamanda yolculuk yaşayabileceğiniz Doğanbey köyünde eski Rum hastanesi olarak da kullanılan 115 yıllık bina restore edilmiş ve ‘Dilek Yarımadası Milli Parkı Ziyaretçi Tanıtım Merkezi’ olarak hizmet vermeye başlamış. Milli Park fauna ve florasını tanıtıcı panoları, maketleri, hayvan ve bitki örneklerini görebilir, teleskopla deltadaki kuşları gözleyebilirsiniz.

23 Milyon Yıllık Serüven

Alüvyon yüklü taşkın ovaları solunuza yerleştirip, sonsuza dek tükenmeyecekmiş gibi duran bereketin içinden, yarımadanın güneyine uzanabilirsiniz.

 

Sahile doğru, âdeta bir çiçek denizinin içinden geçiliyor. Bahar aylarında kıpkırmızı dağ çiçekleri, sarı sarı mimozalar, papatya tarlaları, anemonlar, zerrinler ve gelincikler yamaçları rengârenk bir örtüyle kaplıyor. Doğanbey’den Dilek Yarımadası’nın ucuna uzanan yol ise gezginleri, Karine Lagünü (Dil Gölü) kıyısındaki balıkçı barınaklarına götürüyor.

 

Bir zamanlar Antik Kentlerin görkemli limanlarına ev sahipliği yapmış bu ovanın bittiği noktada kilometrelerce sığ bir deniz başlıyor. Denizden ince uzun bir kordonla ayrılan Karine’nin mavi suları, ufuk çizgisinde gökyüzünün sonsuzluğu ile karışıyor.

Yaklaşık 25 kilometrekarelik alana yayılan göl, Menderes Deltası kıyılarında kuzeyden güneye sıralanan üç ayrı lagünün en büyüğü. İç Egedeki dağlık yörelerden doğup, 584 kilometrelik bir yolculuktan sonra Ege Denizi’ne dökülen Büyük Menderes Nehri, taşıdığı bol alüvyonlu kum tanecikleriyle ovalara bereket dağıtırken, bir yandan da limanları ovaya, koyları göle, sahilleri sığlık alanlara çeviriyor.

 

23 milyon yıldır işlevini sürdüren nehir, her yıl 6-7 metre kadar denizi dolduruyor.

 

Birkaç eski gümrük binasının restore edilip kullanıldığı Karine’nin yakın çevresinde, antik yerleşim Tebai ve Lade Adası bulunmakta. Yolun bitti bu yerde sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen harika restoranlarda hemen oracıkta tutulan günlük balıkların, karşıdaki Samos adasından gelen peynirlerin tadına tadına muhakkak bakmalısınız.

Göl İnsanları

13 bin hektarlık alana yayılan Menderes Deltası’nın kuzey kıyılarından Dilek Yarımadası’nın ucundaki Dil Burnu’na doğru uzanmak bir doğa şölenin tam ortasında yer almak gibi… Yol boyunca hemen her viraj, karşınıza yeni bir seyirlik çıkarıyor.

 

Ege Denizi’nin masmavi sularına uzanmış sazlıklarla kaplı adacıklar, tuzcul gölcükler, taşkın ovaları ve dalyanların çevresinde belli belirsiz seçilen balıkçı kulübeleri…

 

Yüksek besin oranı olan bu doğal bir havuzda her türlü balık kolayca ürüyor ve balıkçılar bu balıkları kolayca yakalamak için her yıl kilometrelerce uzunluğunda kargılardan doğal set inşa ediyorlar. Bu bambaşka hayatta elbette onlara yüzlerce çeşit kuş türünün yanısıra pembe flamingolar da eşlik ediyor.

Buradan itibaren güneydeki diğer iki lagünü keşfetmek üzere, Karine Gölü kıyısından Didim yönüne uzanabilirsiniz. Batıköy Lagünü, Deringöl, Mavigöl ve Kocagöl adı verilen üç ayrı gölden oluşuyor.

 

Akköy Lagünü ise irili ufaklı pek çok göl ve adacığa ev sahipliği yapıyor. Tıpkı Karine Gölü’nde olduğu gibi Akköylü balıkçılar da kulübelerinin çevresinde kargı hazırlıyor. Menderes lagünlerinin güney sınırını oluşturan Kabahayıt Adaları, bu sürprizli rotanın son noktası. Buralara geldiğinizde, doğanın tüm cömertliğiyle kucakladığı bu toprakları çok sevdiğinizi hissedeceksiniz.

Benzer İçerikler

Sosyal Medyadan Bizimle İletişime Geçin!
error: Content is protected !!