loader image

Alinda Antik Kenti

  /  Alinda Antik Kenti

Alinda Antik Kenti

Karya Kraliçesi Ada’nın kenti Alinda

Alinda, Büyük İskender’in dostu Kraliçe Ada’nın hüküm sürdüğü otantik bir kenttir. Antik Karia Bölgesi’nde kendine özgü bir mimari anlayış ve taş işçiliği sergileyen kentte birçok tarihi kalıntıyı görmek mümkündür.

 

Neredeyse hiç arkeolojik kazı yapılmadığı için yıkıldıkları haliyle kalan eski yapılar, mezarlar, surlar ve kuleler ziyaretçilerine keşif heyecanı yaşatmakta, zorlu parkuruyla trekking imkânı sunmaktadır. Yalçın kayalıklar üzerine inşa edilmiş, sarp ve korunaklı Alinda, bakir doğası ve iyi korunmuş kalıntılarıyla tarih ve doğa tutkunlarını cezbedecek güzelliklere sahiptir.

 

Aydın ili, Karpuzlu ilçesi sınırları içerisinde yer alır. Antik kente, Aydın – Muğla karayolunun yaklaşık 30. kilometresinden güneybatıya ayrılan 26 km.’lik bir yolla ulaşılmaktadır.

Kentin Tarihi

Alinda, M.Ö 14 yüzyıla kadar uzanan köklü bir geçmişe sahip olan 3 bin 400 yıllık bir yerleşimdir.

 

Tamamen bir Karia yerleşimi olduğu kaydedilen Alinda hakkında çok az şey biliniyor. Hitit Kralı İkinci Murşili’nin Batı Anadolu’ya düzenlediği seferde Alinda’nın da adı anılmakta, Hitit kaynaklarında kentin ismi İalanda olarak geçmektedir. Hititler döneminde Anadolu’nun iç kesimlerinden Karya’nın önemli kentlerinden Mylasa ve Millawanda (Milet) kentine giden ana ulaşım ağı üzerinde yer aldığı bilinmekte. (Karia Yolu)

 

Tarihi kayıtlar, yaklaşık bin yıllık bir suskunluktan sonra, Büyük İskender’in Anadolu seferinde MÖ 334 yılında uğradığı yerlerden birisi olarak tekrar kentin adını zikretmektedir.

Bu sırada Karia Kraliçesi Ada, Alinda’da sürgün olarak yaşamaktaydı. Bölgeyi ele geçiren Büyük İskender, Ada ile iyi ilişkiler geliştirmiş, sürgün edildiğini öğrenince bölgenin yönetimini kendisine vermiştir. Böylece Alinda, Kraliçe Ada ile özdeşleşmiştir. Daha sonra Roma İmparatorluğu döneminde de varlığını sürdüren kent, Hristiyanlıkla birlikte önemini yitirmiş, Bizans döneminde Afrodisias Metropolitliği’ne bağlı piskoposluk merkezi olmuştur. Kent, Orta Çağ boyunca yavaş yavaş terk edilmiş, yerleşik nüfus zamanla Karpuzlu’da yaşamaya devam etmiştir.

Karya Kraliçesi Ada

Kraliçe Ada 2400 yıl önce Karya’yı (bu günkü Muğla bölgesi), 60 yıl kadar yöneten Hekatomnos sülalesinin bireyidir.

 

Kraliçe Ada M.Ö. yaklaşık 340 yılında, kardeşi Piksodaros tarafından tahttan indirilir ve Alinda’ya sürülür. Burada saltanatını kısmen de olsa sürdürmeye devam eder ancak tahtını tekrar ele geçirme fırsatını kollayan kraliçenin bu bekleyişi çok uzun sürmez M.Ö. 334 yılında Büyük İskender Karia’ya geldiğinde, Ada onu görmeye gider. Sürgünde olduğu kenti Alinda’yı İskender’e teslim ederek; hakkı olan Karya’nın idaresini kendisine teslim etmesi karşılığında İskender’e yardım edeceğini bildirir. Halikarnassos’un düşmesiyle birlikte Büyük İskender onu tüm Karia’nın kraliçesi ilan eder. Böylece Ada; kraliçe olarak Karya’da, Büyük İskender’in manevi annesi olarak da tarihte yerini alır.

 

M.Ö 300’lü yıllarda bir kadın hükümdar olarak Karya’yı yöneten Kraliçe Ada’nın yaşadığı Alinda, tarihe direnen eserleriyle, bütün zarafetiyle, yüzlerce yıla meydan okuyor ve hala ayakta duruyor.

Araştırma Tarihçesi

Alinda’nın arkeolojik olarak araştırılması 18. yüzyılda başlamıştır. Ancak buradaki kalıntıların Alinda Antik Kenti’ne ait olduğu kent civarında bulunan sikkeler ile doğrulanmıştır. 19. yüzyılda Alinda Antik Kenti’nde yapılan kazı çalışmaları sonrası, genel tanıtım ve agora içerikli araştırmaların yanı sıra, detay içeren araştırmalar yapılmıştır. Kentte yapılan jeofizik ve jeolojik araştırmalar sonucunda geç klasik dönemden Bizans dönemi başlangıcına kadar olan yayılım alanı belirlenmiş; yapıların ve mimari kalıntıların ölçüm, tanım ve belgelendirme çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Ayrıca gerçekleştirilen çalışmalar sonucunda, kentin gün yüzündeki yapılarının dışında stadyumu ve antik yolları belgelendirilmiştir.

Kent Surları

Kent surları genelde iyi korunmuş olmakla birlikte, bazı yerlerde tamamen yıkılmış durumdadır. Ancak ana kayalık üzerine açılmış temel yuvalarından kalıntılar izlenebilmektedir. Duvarlar, yerel taştan (granit) kesilmiş dikdörtgen bloklardan oluşturulmuş olup, bloklar arasında hem estetik amaçlı hem de sağlamlaştırmaya yönelik atkı taşları kullanılmıştır. Kenarları işli, yüzeyleri bosajlı bırakılmış taşlarıyla yaklaşık izodomik özellik gösteren duvar işçiliği, olasılıkla daha sonraki dönemlerde yapılan onarımlardan kaynaklanan farklılıklar dışında, hemen her yerde aynı özelliği göstermektedir.

Tiyatro

Kentin en önemli yapıları aşağı akropolde toplanmıştır. Bunlar arasında, yaklaşık bütün birimleriyle iyi korunmuş durumdaki tiyatro ilk sırayı alır. Doğal bir yükseltiye dayandırılmış caveası ile akropolün güney yamacında, güneydoğuya doğru konumlandırılmıştır. Caveası bir diazoma ile ikiye bölünmüştür. Her iki yanda, diazomaya uzanan kemerli girişleri vardır. Tiyatronun orkestrası at nalı şeklindedir.

Agora

Tiyatronun güneydoğusundaki düz bir alan üzerinde agora yer alır. Yaklaşık dikdörtgen planlı agoranın güneyini, halen büyük bir kısmı ayakta duran, üst katı stoa olarak düzenlenmiş pazar yapısı kaplamaktadır. Pazar yapısı boyunca uzanan agora, arka tarafta arazi eğimine örülmüş dayanma duvarıyla sınırlıdır. Agorayı çevreleyen stoadan geriye yalnızca bir kaç sütun tabanı kalmıştır. Yaklaşık 100 x 12 m. boyutlarında dikdörtgen planlı ve granitten inşa edilmiş pazar yapısı, doğu – batı yönünde konumlandırılmış olup, üç katlı bir yapıdır.

Benzer İçerikler

Sosyal Medyadan Bizimle İletişime Geçin!
error: Content is protected !!